ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİNE DAYANAN TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu madde 611’de tanımlanmıştır. Bu tanıma göre bakım borçlusu, bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısı da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini bakım borçlusuna devretmeyi üstlenmektedir. Bu sözleşme niteliği itibarı ile iki tarafa borç yükleyen ivazlı bir sözleşmedir, malvarlığının devri karşılığında bakım alacaklısına yaşadığı sürece bakılmayı sağlamaktadır. Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabilir.
Bu sözleşmeler genelde yaşlı veya bakıma muhtaç kişilerin hayat kalitelerinin artırılması ve gözetim ve güvenliklerinin sağlanması amaçlı tercih edilmektedir. Ancak kişinin ne kadar süre yaşayacağı ve bu sürede ne kadar nasıl bir bakıma ihtiyacı olabileceği net olarak belirlenemediğinden bakım borçlusu tarafından yerine getirilecek bakım borcu talihe dayalı olacaktır.
Bakım borçlusu, bakım alacaklısı tarafından mirasçı atanmışsa, ölünceye kadar bakma sözleşmesine miras sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanır. Ancak mirasçı atanmasını içermese bile sıkı şekil şartlarına bağlı yapılabilmektedir.
ÖLÜNCEYE KADAR BAKIM SÖZLEŞMESİNDE ŞEKİL ŞARTLARI
Ölünceye kadar bakım sözleşmesi, mirasçı atanması içermese dahi, TBK 612/1 hükmü gereğince miras sözleşmesi şeklinde yapılmalıdır, aksi takdirde geçersiz olacaktır. Türk Medeni Kanunumuza göre ise miras sözleşmesi iki tanık önünde sulh hakimi veya noterce düzenlenen metnin taraflarca ve tanıklarca imzalanması ile kurulur. Ölünceye kadar bakma sözleşmesini re’sen düzenleme yetkisi Noter, Tapu Müdürlükleri ve Sulh Hakimlerindedir.
Yukarıdaki şekil şartının istinasını ise TBK 612/2 oluşturur. Bu hükme göre sözleşme, Devletçe tanınmış bir bakım kurumu tarafından yetkili makamların belirlediği koşullara uyularak yapılmışsa, geçerliliği için yazılı şekil yeterli olacaktır.
Vesayet altındaki bir kişinin ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapabilmesi için TMK 463. Maddenin 4. bendi gereği öncelikle sulh hukuk mahkemelerinden karar alınmalı sonrasında asliye hukuk mahkemelerinin izni alınmalıdır.
Ölünceye kadar bakıma karşılık bakım alacaklısının bir taşınmazın mülkiyetini devretmeyi kabul ettiği durumda yapılan sözleşmede mülkiyetin devri için bakım borçlusuna Tapu Müdürlüklerinde tescil işleminin yapılması gerekmektedir. Bakım alacaklısı bu işlemden kaçınırsa bakım borçlusu hem sözleşme ilişkisine hem de TMK 716 maddesine dayanarak tapu iptal ve tescil davası açabilecektir.
SÖZLEŞMENİN TARAFLARI
Bakım alacaklısı, kendisine ölünceye kadar bakılacak gerçek kişidir. Tüzel kişiler bakım alacaklısı olamaz. Taraflar isterse üçüncü bir kişinin bakılmasını kararlaştırabilir. Bu durumda tam üçüncü kişi yararına sözleşme söz konusu olur, üçüncü kişi edimin ifasını borçludan talep edebilir.
Bakım borçlusu ise; bakım alacaklısına ölünceye kadar bakma borcu altına giren kişidir. Bu kişinin tüzel kişi (örneğin bir şirket) olmasında bir engel yoktur. Ancak borçlu yasa gereği hiçbir durumda borcunu devredemez.
SÖZLEŞMENİN HÜKÜM VE SONUÇLARI
Bakım alacaklısı, üstlendiği edimi yerine getirmek zorundadır. Örneğin; üstlendiği edim bir malın devri ise devir işlemlerini yerine getirmelidir.
Bakım alacaklısı, sözleşmenin kurulmasıyla bakım borçlusunun aile topluluğuna katılmış olur. Bakım borçlusu, almış olduğu malların değerine ve bakım alacaklısının daha önce sahip olduğu sosyal durumuna göre hakkaniyetin gerektirdiği edimleri, bakım alacaklısına ifa etmekle yükümlüdür. (TBK 614/1)
Bakım borçlusu, bakım alacaklısına özellikle uygun gıda ve konut sağlamak, hastalığında gerekli özenle bakmak ve onu tedavi ettirmek zorundadır. (TBK 614/2)
Kabul ettikleri kişilere ölünceye kadar bakma amacıyla kurulmuş olan kurumların bakım borcunun kapsamı ve ifası, kendilerince hazırlanarak yetkili makamların onayından geçen genel düzenlemelerle belirlenir. Bu düzenlemeler, sözleşmenin içeriğinden sayılır. (TBK 614/3)
Bakım borçlusuna bir taşınmazını devretmiş olan bakım alacaklısı, haklarını güvence altına almak üzere, bu taşınmaz üzerinde satıcı gibi yasal ipotek hakkına sahiptir. (TBK 613)
Bakım borçlusunun iflası hâlinde bakım alacaklısı, borçlunun ödemekle yükümlü olduğu dönemsel gelirin elde edilebilmesi için ilgili sosyal güvenlik kurumunca ödenmesi gereken anapara değerine eşit bir parayı, iflas masasına alacak kaydettirme hakkını elde eder. Bakım alacaklısı, bu alacağını karşılamak üzere, üçüncü kişilerce borçluya karşı yürütülmekte olan hacze katılabilir. (TBK 619/2,3)
SÖZLEŞMENİN İPTALİ VE TENKİSİ
Ölünceye kadar bakma sözleşmesinde bakım alacaklısı, bu sözleşme sebebi ile kanuna göre nafaka yükümlüsü olduğu kişilere karşı yükümlülüğünü yerine getiremeyecek hale düşüyorsa yoksun kalanlar sözleşmenin iptalini isteyebilecektir. Hakim bu durumda, sözleşmenin iptali yerine bakım borçlusunun ifa edeceği edimlerden mahsup edilmek üzere, bakım alacaklısının nafaka yükümlüsü olduğu kişilere nafaka ödemesine karar verebilecektir.
Mirasçıların tenkis, alacaklıların iptal davası açma hakları vardır. (Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davaları yazımıza bakabilirsiniz.)
ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ
1) Fesih Sebebi ile Sona Erme
Önel verilerek fesih: Tarafların edimleri arasında açık bir oransızlık varsa ve fazla alan taraf kendisine bağışta bulunulduğu ispat edemezse diğer taraf altı ay önceden bildirimde bulunarak sözleşmeyi feshedebilecektir. Bu oransızlıkta, sosyal güvenlik kurumunca, bakım borçlusuna verilenin değerine denk düşen anapara değeri ile bağlanacak irat arasındaki fark esas alınır. Sözleşmenin sona ermesine kadar geçen sürede ifa edilen edimler, anapara ve faiziyle birlikte değerlendirilerek, denkleştirme sonucunda alacaklı çıkan tarafa geri verilir.
Önel verilmeksizin fesih: Sözleşmeden doğan borçlara aykırı davranılması halinde bu aykırılık sözleşmenin devamını çekilmez hale getirirse veya başkaca önemli sebepler sebebi ile sözleşmenin devamı imkansızlaşırsa/aşırı ölçüde güçleşirse, taraflardan her biri sözleşmeyi önel vermeksizin feshedebilir. Kusurlu taraf bu fesih halinde aldığı şeyleri geri verir ve kusursuz tarafa uğradığı zarar nedeni ile tazminat ödemekle yükümlü olur. Hâkim, sözleşmenin önel verilmeksizin feshini yerinde bulabileceği gibi, taraflardan birinin istemiyle veya kendiliğinden, aile topluluğu içinde yaşamalarına son vererek, bakım alacaklısına ömür boyu gelir bağlayabilir.
2) Bakım Borçlusunun Ölümü
Bakım borçlusu ölürse bakım alacaklısı, bir yıl içinde sözleşmenin feshini isteyebilir. Bu durumda bakım alacaklısı, bakım borçlusunun iflası hâlinde, iflas masasından isteyebileceği miktara eşit bir paranın kendisine ödenmesini, bakım borçlusunun mirasçılarından isteyebilir. (TBK 618)
KİMLER ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİNE DAYALI TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASI AÇABİLİR?
Ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil davası açılabilmesi için, bakım borçlusunun yani ölünceye kadar bakmakla yükümlü olan kişinin üzerine düşen tüm bakım ve gözetme yükümlülüklerini yerine getirmiş olmasına rağmen, bakım alacaklısı tarafından kendisine devredilmesi gereken malvarlığı veya malvarlığı değerinin devredilmemiş olması gerekir.
Bakım borçlusu, kanunla belirlenmiş olan bakıp gözetme yükümlülüğünü yerine getirdiği takdirde kendisi ya da onun külli halefleri tapu iptali ve tescil davası açabilirler. Tapu iptali ve tescil davası, tapuda malik olarak görünen kişiye karşı açılır. Kişinin vefat etmiş olması halinde ise dava, murisin mirası reddetmeyen, mirastan çıkarılmamış olan mirasçılarına karşı açılacaktır.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil davasında, kendisine husumet yöneltilen davalılar sözleşmenin geçersiz olduğuna dair iddialarda bulunacaklarsa söz konusu geçersizliği ispat yükü davalılarda olacaktır.
ZAMANAŞIMI
Ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil davasında da dava konusu bir ayni hakka dayandığından herhangi bir zamanaşımı söz konusu olmayacaktır.
GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davasında görevli ve yetkili mahkeme taşınmazın bulunduğu yer Asliye Hukuk mahkemesidir.
YARGITAY KARARLARIN DOĞRULTUSUNDA ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİNE DAYALI TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER;
· Sözleşmenin şekil şartı emredicidir, hakim tarafından resen gözetilmelidir.
Kaynağını Borçlar Kanununun 511 ve sonraki maddelerinden alan ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin yasanın 512. maddesi hükmü gereğince ve 10.12.1952 tarih 1952/4-5 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca ileride tapulu bir taşınmazın mülkiyetinin nakli taahhüt edildiğinden bu gibi sözleşmeler ancak sulh hakimleriyle noterler ve tapu sicil müdürlükleri tarafından yapılabilir. Aksi halde sözleşme geçersiz olacağından bu sözleşmeye dayanılarak bakım alacaklısının mirasçılarından mülkiyet nakli isteminde bulunamaz. Kanunun öngördüğü şekil emredici nitelikte olduğundan şekle uyulup uyulmadığının hakim tarafından resen gözetilmesi gerekir. (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2011/15392 E. , 2012/383 K.) (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 6.2.2008 tarihli ve 2008/14-70 2008/104 sayılı kararı)
· Ehliyetsizlik iddiasında yapılması gerekenler
Burada öncelikle ehliyet sorunu üzerinde durulması gerekecektir. Gerçekten sözleşmenin taraflarından birinin ehliyetten yoksun bulunduğu iddia edilmişse, bu iddianın tarafların gösterecekleri tüm delillerin toplanması, tanıklardan bu konuda açıklayıcı doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahade kağıtları, film grafilerinin eksiksiz olarak getirilmesi suretiyle araştırılması gerekir. Bunun yanında her ne kadar HUMK’nun 286.maddesinde belirtildiği gibi “bilirkişinin rey ve mütalaası” hakimi bağlamaz ise de temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir. Ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması, eylem ve işleme göre değişmesi, bu yönde en yetkili sağlık kurulundan özellikle adli tıp kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen, Türk Medeni Kanununun 409.maddesinin 2.fıkrasında akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporuyla belirleneceği de öngörülmüştür. (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2011/4138 E. , 2011/6328 K.)
· Bakım borcu, bakım alacaklısının kusuru nedeni ile yerine getirilememişse, bakım alacaklısı sözleşmenin ifa edilmemesi nedeniyle tapu iptal ve tescil isteyemez. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11494 E. , 2012/1905 K.)
· Sözleşmeye aykırılık nedeniyle bakım alacaklısı süreye bağlı olmaksızın tapu iptal ve tescil isteyebilir.
Ölünceye kadar bakım sözleşmesinden kaynaklanan edimlerin borçlu (mirasçı) tarafından yerine getirilmesinin imkânsız hâle geldiği bir durumda, sözleşmeye aykırılık nedeniyle bakım alacaklısının tapu iptal ve tescil davası açma hakkı vardır ve bu hak süreye bağlı değildir.
Hal böyle olunca, davacının Türk Borçlar Kanunu'nun 617. maddesine dayalı olarak eldeki davayı açtığı gözetilerek işin esasının incelenmesi, tarafların iddia ve savunma doğrultusu delillerinin toplanması, toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde olayda uygulama yeri bulunmayan T.B.K.nun 618. maddesinden sözedilerek karar verilmiş olması doğru değildir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2017/3138 E. 2017/4440 K.)
· Sözleşmenin muvazaalı olduğu iddiasında yapılması gerekenler
O halde mahkemece yapılması gereken iş, tarafların gerçek iradelerinin açıklığa kavuşturulması bakımından bakım alacaklısı ...’nin tüm mal varlığını araştırmak, mal varlığının tümünün bakım sözleşmesine konu edilip edilmediğini saptamak, bunun dışında mal varlığı bulunmakta ise değerlerini takdir ederek bakıp gözetmeye karşılık davacıya bırakılanı orantılamak, diğer delillerden de yararlanarak yönteme uygun inceleme ve araştırma yapmak, bakım sözleşmesinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığını veya diğer mirasçılardan mal kaçırmak kastıyla yapılıp yapılmadığını, dolayısıyla gerçek iradenin ne olduğunu tespit ederek oluşacak sonuç doğrultusunda bir hüküm kurmak olmalıdır. Açıklanan bu yönün göz ardı edilmesi doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/3478 E. , 2012/4613 K.)
· Bakım borcunun yerine getirilmediği iddiası bakım alacaklısı tarafından sağlığında ileri sürülmelidir. Mirasçılar tarafın ileri sürülen bu iddia dinlenemez.
Açılan davada bakım alacaklısı mirasçılarının, bakım borçlusunun edimini yerine getirmediği savunması, sözleşmenin bakım borcu yerine getirilmediği iddiasıyla feshini isteme hakkı Borçlar Kanununun 517.maddesi gereğince bakım alacaklısının sağlığında kullanması gereken bir hak olduğundan dinlenmez. Dolayısıyla mahkemenin kabul ettiğinin aksine, bakım alacaklısının sağlığında ileri sürmesi gereken dava hakkının, sonradan açılan davada gerçekleşip gerçekleşmediğinin dinlenme olanağı bulunmamaktadır. (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2011/3435 E. , 2011/4733 K)
Ölünceye kadar bakma sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabilir. Bakım borçlusunun bakıp gözetme yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece, bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp ikametgâh temini, besleme-giydirme, hastalığında tedavi, manevi yönden de her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri kapsar. Bu görevlerin yerine getirilmesi halinde, ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflarına kişisel hak sağladığı için, tapu iptali ve tescil davasının bakım borçlusu ya da onun külli halefleri tarafından bakım alacaklısının mirasçılarına karşı açılabilir.
Sözleşmenin, bakım borcu yerine getirilmediği iddiasıyla feshini isteme hakkı, bakım alacaklısının sağlığında kullanılması gereken bir hak olduğundan, bakım alacaklısı mirasçılarının bakım borçlusunun edimini yerine getirmediğine yönelik savunmaları bu davada dinlenmez. (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2017/1437 E. 2020/8263 K.)
· Bağış amacının olduğu iddiasında yapılması gerekenler
Kuşkusuz, ölünceye kadar bakım sözleşmesinin muvazaalı olarak yapıldığı her zaman ileri sürülebilir…O halde mahkemece yapılması gereken iş; tarafların gerçek iradelerinin açıklığa kavuşturulması bakımından yönteme uygun inceleme ve araştırma yapmak, bunun içinde mahkemece bakım sözleşmesinin alacaklısı olan murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumunun ne olduğu, içinde yaşadığı ailenin genel durumu, muris ile aile arasındaki ilişkilerin gidişi, murisin elinde bulunun mal varlığının miktarı, temlik edilen malın murisin tüm malvarlığına oranı, yine temlikin emsali bakım sözleşmelerindeki bedel olarak kararlaştırılanlara uygun olup olmadığı, tarafların bu konudaki delilleri incelenerek temlikte bakıp gözetme koşulunun değil, bağış amacının üstün tutulmuş bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekir. Ayrıca, sözleşmenin konusu neyse bakım bedeli karşılığı odur. Başka bir taşınmazın (220 ada 3 parselin) davacıya tapudan devredilmiş olması onun bakım bedeli olarak kabulünü gerektirmez. (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2011/3612 E. ,2011/4713 K.)
· Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin saklı pay kurallarını etkisiz hale getirme amaçlı yapıldığı iddiasında davacı taraf bunu ispat etmelidir.
Bilindiği üzere, ölünceye kadar bakma akitleri ivazlı akitlerden olup, Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 565/4. maddesi gereğince akdin saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yapıldığı kanıtlanamadıkça tenkise tâbi olmayacağı kuşkusuzdur…
Mirasbırakanın yaptığı tasarrufun yani ölünceye kadar bakma akdinin saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacı ile yapıldığını davacı tarafın TMK’nın 6. ve 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesine göre ispat etmesi gerekir. Dinlenilen davacı tanıklarının mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacı ile temlikte bulunduğu konusunda beyanda bulunmamalarına ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapılması için sözleşme anında temlikte bulunanın bakıma muhtaç olmasının şart olmamasına ve ekonomik durumunun bozuk olmasına göre mirasbırakanların saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacı ile temlikte bulunduğu kanıtlanamamıştır. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2014/6842 E. , 2016/469 K.)
· İrat; makul, kabul edilebilir ve muayyen olmalıdır, fahiş olmamalıdır.
TBK'nin 617/son (BK'nin 517/son) maddesi hükmüne göre; “Hâkim, sözleşmenin önel verilmeksizin feshini yerinde bulabileceği gibi, taraflardan birinin istemiyle veya kendiliğinden, aile topluluğu içinde yaşamalarına son vererek, bakım alacaklısına ömür boyu gelir bağlayabilir.” Uyuşmazlığın değinilen TBK'nin 617/son (BK'nin 517/son) maddesi uyarınca çözüme bağlanması, bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı yada büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanı sıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına, dava konusu taşınmazların değerine göre uygun ve adil olmalıdır.
…
Dosya içeriği ve toplanan deliller ile tanık beyanlarından; davacının 1925 doğumlu, yaşlı ve bakıma muhtaç olduğu, bakım borçlusunun ölümü ile bakım borcunun mirasçıları olan davalılara geçtiği, davalılardan Remziye’nin davacı ile aynı avlu içerisinde farklı evlerde yaşadığı, ancak aralarında geçimsizlikler bulunduğu, diğer davalılar Füsun, Figen, Metin ve Tayfun’un başka yerlerde yaşadıkları, bu nedenle davacıya bakma imkanlarının olmadığı, bu haliyle bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanının olmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak sureti ile yerine getirilmesi imkanının ortadan kalkması nedeniyle tapu iptali tescil isteğinin reddine karar verilmesi isabetli ise de; davacının sosyal ve ekonomik durumu, yaşı ve ortalama bakım giderleri ve dava konusu taşınmazların değerleri gözetildiğinde makul ve kabul edilebilir ve fahiş olmayan bir miktarda irada hükmedilmesi gerekirken, mahkemece davacı yararına aylık 5000 TL iradın davalılardan alınarak davacıya verilmesine şeklinde hüküm kurulması isabetsizdir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2014/20341 E. 2017/1403 K.)
Davacı ...’in davalı tarafın kusurundan kaynaklanan nedenlerle vakfa ait yurtlarda kalamadığı da dikkate alınarak, BK’nın 517/son ve TBK’nın 617/son hükmü gereğince uyuşmazlığın çözüme bağlanması, bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı ya da büyük ölçüde sınırlandığı gözetildiğinde, bakım alacaklısına aylık muayyen, belirlenecek bir miktar gelir bağlanması gerekir. Bunun yanı sıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.
Ne var ki; irat bağlanırken bakım alacaklısının geçimini temin edecek bakım borçlusunun ise ekonomik durumu ile bağdaşacak şekilde aylık muayyen bir irat belirlenmesi gerekirken yukarıda açıklanan ilkeler göz önüne alınmadan ve muayyen olmayan bir irat belirlenmesi yoluna gidilmesinin doğru olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2017/1171 E. , 2018/807 K.)
· Bakım borçlusu ile alacaklısının karı koca olmaları sözleşmenin geçerliliğini etkilemez.
Bakım borçlusunun bakıp gözetme yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece, bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp ikametgâh temini, besleme-giydirme, hastalığında tedavi, manevi yönden de her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri kapsar. Bu görevlerin yerine getirilmesi halinde ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflarına kişisel hak sağladığı için tapu iptali ve tescil davasını bakım borçlusu ya da onun külli halefleri bakım alacaklısının mirasçılarına karşı açabilirler. Bakım borçlusu ile bakım alacaklısının karı-koca olmaları aktin geçerliliğine etkili değildir. (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2011/3145 E. , 2011/7038 K.)
· Bakım borçlusunun ödevlerini yerine getirmemesi
Ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekir ki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları BK.nun 5l7. maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan her birinin tek yanlı olarak sözleşmeyi feshetme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir… Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri ivazlı ve karşılıklı hak bahşeden ve borç yükleyen sözleşmelerdendir. Bu sözleşmelerin özelliği gereği bakım borçlusunun, bakım alacaklısına karşı olan yükümlülüklerinin iki yönü bulunmaktadır. Buna göre maddi yönden bakım alacaklısının ikametinin temini, beslemesi, giydirilmesi gibi maddi borçları yanında, manevi olarak da bakım alacaklısının kendisini güvende hissetmesini sağlama, hayatının geri kalanında ihtiyaçlarının karşılanacağı konusunda güven verme, gerekli saygı ve şefkati gösterme, diğer bir ifade ile bakım alacaklısının güven duygusunu zedeleyecek tutum ve davranışlardan kaçınma gibi manevi yükümlülükleri vardır. Nitekim, bakım alacaklısını bu tür bir sözleşme yapmaya sevk eden esas düşüncede geleceğe ilişkin bu yöndeki kaygılarıdır. Bu kapsamda bakım borçlusunun bakım alacaklısına karşı olan tüm yükümlülüklerinin tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilerek hakkaniyete uygun olarak ve süreklilik arzedecek şekilde yerine getirilmesi gerektiği kabul edilmelidir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/14640 E. , 2012/337 K.)
Yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları TBK'nin 617 maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan her birinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.
Öte yandan, TBK'nin 617/son maddesi hükmüne göre; “Hâkim, sözleşmenin önel verilmeksizin feshini yerinde bulabileceği gibi, taraflardan birinin istemiyle veya kendiliğinden, aile topluluğu içinde yaşamalarına son vererek, bakım alacaklısına ömür boyu gelir bağlayabilir.”
Uyuşmazlığın değinilen TBK'nin 617/son maddesi uyarınca çözüme bağlanması, bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı yada büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanı sıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015/2625 E. 2017/5221 K.)
· Davacının kusuru sebebiyle, bakım yükümlülüğü bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilemeyecek hale gelmiş ise yapılması gerekenler
Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları BK.nun 5l7. maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan her birinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesih etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. BK.nun 517/son maddesi hükmüne göre; Hâkim mukaveleyi feshedecek yerde, iki taraftan birinin talebi ile yahut re’sen artık birlikte yaşamalarına nihayet verip buna mukabil alacaklıya kaydı hayat ile bir irat tahsis edebilir. Somut olayda, davacının maliki olduğu taşınmazları davalıya bakım koşulu ile temlik ettiği kayden sabittir. Öte yandan, dosyadaki bilgi ve belgelerden, özellikle davacı tarafından daha önce açılan aynı nedene dayalı iptal tescil davası ve bu davadan sonra davacının şikâyeti üzerine Savcılık tarafından yapılan soruşturma sonucu verilen takipsizlik kararı ve yine davacı tarafından yapılan şikâyet sonucu davalı aleyhine mala zarar verme ve konut dokunulmazlığını ihlal suçlarından dolayı açılan ve beraatle sonuçlanan ceza davası ile davacının oğlu ve davalı arasında görülüp davacının oğlunun kusuru nedeniyle boşanma ile sonuçlanan davadan sonra tarafların bir araya gelip birlikte yaşama olanaklarının bulunmadığı, halen de ayrı yaşadıkları, ayrıca tüm bu olaylarda davalının kusurunun bulunmadığı, bakım koşulunun ifa edilememesinin de davacının kusurundan kaynaklandığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, belirlenen olgular, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirilerek davacıya uygun bir irad bağlanması yönünde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/1938 E. 2012/6268 K.)
· Bakım borçlusunun ölümü sözleşmeyi sona erdirmez. Bakım borcu mirasçılarına intikal eder.
Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmelerinde bakım alacaklısının ölümü sözleşmenin sona ermesini gerektirdiği halde bakım borçlusunun ölümü ile sözleşme son bulmaz, bakma ve görüp gözetme borcu bakım borçlusunun mirasçılarına intikal eder. Ancak yasa koyucu bakım alacaklısına, isteği dışında, bakım borçlusunun mirasçıları ile birlikte yaşamaya zorlamamak için ölüm tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşmeyi bozma (feshetme) hakkı tanımıştır.(B.K.nun 5l8.) Ne varki, bakım alacaklısının ölüm nedeniyle sözleşmeyi bozması (feshetmesi) halinde bakım borçlusuna verdiği malı aynen mirasçılarından geri istemesine yasal olanak yoktur. Bu durumda Borçlar Kanunun 518.maddesinde açıkça belirtildiği üzere sadece borçlunun iflası halinde, İflas masasından isteyebileceği miktara eşit bir para talep edebilir. Nitekim bu ilke 5.6.1957 tarih 25/22 sayılı inançları birleştirme kararında da açıkça vurgulanmış, uygulama bu yönde kararlılık kazanmıştır.
Öte yandan, Borçlar Kanununun 5l8.maddesinde öngörülen fesih beyanının kullanılması ile sözleşmenin ortadan kalkacağı; feshin hükümlerinin önceye etkili olamayacağı; bu nedenle ölünceye kadar bakma sözleşmesinin o zamana kadar meydana getirdiği hükümleri muhafaza edeceği kuralı da yerleşmiş Yargıtay İçtihatları ve Bilimsel görüşlerde ortaklaşa kabul edilmiştir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/1714 E. 2011/2938 K.)
· Bakım sözleşmesinin iptali davası için bakım alacaklısının tüm mirasçıları davaya dahil olmalıdır.
Dava ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptali isteğine ilişkin olup, bakım alacaklısı ...'ın tüm mirasçıları tarafından açılması gerekirken bir kısım mirasçıları tarafından açıldığı anlaşılmakla bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı verilemeyeceği de düşünülmeden birleştirilen davanın kabulüne karar verilmesi de doğru değildir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015/17374 E. 2018/14154 K.)
· Bakım borçlusunun hakkına dayalı olarak mirasçıları tarafından açılacak tapu iptal ve tescil davalarında tüm mirasçılar ortak hareket etmelidir.
Dava ölünceye kadar bakma sözleşmesinde bakım borçlusunun hakkına dayalı olarak mirasçılardan biri tarafından açılan tapu iptal ve tescil talebidir. Bu tür davalarda dava tereke adına açılacağından mirasçılardan sadece birisinin dava açma yetkisi bulunmamaktadır. Elbirliği mülkiyetine ilişkin durumlarda tüm ortakların birlikte dava açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerekir. Çünkü bu gibi hallerde 11.10.1982 tarihli ve 3/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın tereke adına açıldığının kabulü gerekir. Davaya muvafakat, duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunmakla veya imzası noterce onaylı muvafakat belgesi ibraz edilmesi suretiyle yahut davacı adına davayı takip eden avukata vekalet verilmesi ile sağlanabilir. Bu yolda ortakların tümünün muvafakati sağlanamazsa Türk Medeni Kanununun 640. maddesi hükmü uyarınca murisin terekesine görevli mahkemede temsilci atanması için davacıya süre verilir. Temsilci davacı dışında biri olursa davacının sıfatı sona ereceğinden davayı temsilci takip eder. Dava hakkına ilişkin olan bu hususun hakim tarafından kendiliğinden öncelikle nazara alınması gerekir. Hal böyle iken bakım borçlusunun hakkına dayalı davada taraf teşkili sağlanmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. . (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2017/1437 E. 2020/8263 K.)
· Bakım alacaklısının kusuru nedeni ile bakım borçlusu görevini yerine getiremezse verilecek karar
Yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları TBK'nin 617 (BK'nin 517.) maddesinde açıklanmış olup sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan her birine tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hakkı tanınmıştır. Yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.
Somut olaya gelince, ölünceye kadar bakma aktinin 2001 yılında yapıldığı, davacının bakılmadığını 2007 yılına kadar ileri sürmediği, ......da yaşayan kızının yanına gittikten sonra eldeki davayı açtığı, bakım borcunun davalı tarafından, alacaklının ......ya gitmesi nedeniyle yerine getirilemediği, davalının bir kusurunun bulunmadığı toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015/13968 E. , 2018/12601 K.)
Hizmetlerimiz:
Ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin hukuki geçerliliğinin incelenmesi,
Tapu iptal ve tescil davalarında hukuki danışmanlık,
Mahkeme süreçlerinin takibi ve temsil,
Sözleşmeye dayalı haklarınızın korunması.
Hukuki süreçlerinizde doğru adımları atmak ve hak kaybına uğramamak için profesyonel destek almak önemlidir. Avukatlık ofisimiz, taşınmaz hukuku alanında sizlere hizmet vermektedir.
Detaylı bilgi ve işlemlerinizin yürütülmesi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Saygılarımızla;
MDK Hukuk ve Danışmanlık
**izmir Tapu Davaları Avukatı]