MENFİ TESPİT DAVALARI
Tespit davaları HMK madde 106’da olumlu (müspet) ve olumsuz (menfi) tespit davaları olarak düzenlenmiş ve tanımlanmıştır. Kanundaki tanımına göre “Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir.”
Bu tanıma göre, bir hakkın/hukuki ilişkinin varlığının tespit için açılan davaları müspet tespit davası, bir hakkın/hukuki ilişkinin yokluğunun tespiti için açılan davalara ise menfi tespit davası denilmektedir.
Menfi (olumsuz) tespit davaları ile davacı, davalının iddia etmiş olduğu hakka/borca ilişkin, böyle bir hakkının/borcunun olmadığının tespitini talep etmektedir.
İcra İflas Kanunu madde 72’de ise menfi tespit davasının icra takibinden önce yahut icra takibinden sonra açılmak üzere iki ye ayrıldığı belirtilmektedir.
İcra Takibinden Önce Açılan Menfi Tespit Davası
Aleyhine icra takibi yapılacağı tehdidinde olan kişiler icra takibinden önce böyle bir borcun bulunmadığına ilişkin menfi tespit davası açabilirler. Bu tehdidin tespitinde alacaklıda borçlu aleyhine bir belge olup olmadığı dikkate alınır, alacaklının elinde böyle bir belge bulunmalıdır. Aksi halde borçlunun davayı açmakta hukuki yararının olmadığından bahsedilecektir ve dava HMK 114 dava şartları yönünden reddedilecektir. Hukuki yararı ispat yükü borçluda yani tespit davasının davacısındadır.
Menfi tespit davası ileride açılması muhtemel icra takiplerini engellemez yahut durdurmaz ise de borçlunun alacağın %15’i tutarında miktarı teminat olarak göstermesi durumunda mahkeme icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir verebilecektir.
İcra Takibinden Sonra Açılan Menfi Tespit Davası
Borçluya karşı başlatılan icra takibinden sonra açılan tespit davasıdır. Burada icra takibinden önce açılan tespit davasından farklı olarak ihtiyati tedbiri ile icra takibi durdurulamasa da borçlu gecikmeden doğan zararı karşılamak ve alacağın %15’i miktarında para yahut teminat senedini teminat olarak göstererek icra dosyasındaki paranın alacaklıya ödenmesini engelleyebilecektir. Bu yolla sadece paranın alacaklıya gönderilmesi engellenmiş olur ancak haciz satış gibi diğer işlemler durdurulamaz.
Dava, davacı lehine sonuçlanır ise kesinleşme beklenmeksizin icra dosyası durur. Haciz yapılmış ise satış aşamasına geçilemez, davacıya iade edilir. Alacaklı, eğer borçlu talep etmiş ise dava konusunun %20’sini tazminat olarak öder. Dava davalı alacaklı lehine sonuçlanırsa borcun varlığı tespit edilir, ihtiyati tedbir varsa alacaklının talebi olmasa dahi borçlu alacaklıya %20 oranında tazminat ödemek zorunda kalır. İhtiyati tedbir varsa kalkar, ödemeler alacaklıya yapılır.
Her iki menfi tespit davasında da görevli ve yetkili mahkeme davalının yerleşim yeri yahut icra takibinin yapıldığı yer Asliye Hukuk/Asliye Ticaret Mahkemeleridir.
Borçlu, alacaklıdaki senedin vadesinin gelmediğini, hükümsüz olduğunu, sahte olduğunu, karşılıksız kaldığını, imzanın kendisine ait olmadığını, borcunu ödediğini, alacaklıdaki alacağı ile borcunun takas olduğunu ileri sürerek bu davayı açabilir. Bu iddiaları ispat yükü davacı borçludadır. Burada borçlu, icra takibinde itiraz süresini kaçırmış ise de daha sonra bu iddialarını ileri sürerek menfi tespit davası açabilir. Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte ödeme emrine itiraz ile takip durmayacağı için menfi tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
İcra İflas Kanunu madde 72/6’da ihtiyati tedbir kararı alınmadığı ve borcun da ödendiği durumlarda menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edileceği belirtilmektedir. İİK 72/8’de ise “Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir.” Hükmü ile istirdat davasının tanımı yapılmıştır. Menfi tespit davasından ayıran en önemli nokta menfi tespit davası tespit davası iken istirdat davası ise eda davasıdır. Burada borçlu ister ödeme emrine itiraz etmemiş olsun, isterse etmiş ancak itirazı kaldırılmış olsun ödemiş olduğu parayı paranın tamamımın ödendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde isteyebilecektir. Bir yıl süre hak düşürücü süre olup mahkeme tarafından re’sen incelenecektir. İstirdat davasında ispat yükü davacı borçludadır.
İstirdat davasının borçlu lehine sonuçlanması durumunda ödemiş olduğu miktarın faiz ve masraflar ile kendisine iade edilmesi yönünde karar verilecektir. Alacaklı lehine sonuçlanması durumunda ise borçlu yargılama giderlerine mahkum edilir ancak burada menfi tespit davasının aksine icra inkar tazminatına hükmedilmez. Ancak İİK madde 72/6’daki durumda ise icra inkar tazminatına hükmedilebilecektir.
Yine istirdat davasında da menfi tespit davasında olduğu gibi yetkili mahkeme icra dairesinin bulunduğu yer yahut davalının yerleşim yeri mahkemeleridir. Görevli yer ise genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi olmakta ise de ihtilaf konusuna göre İş Mahkemesi, Sulh Hukuk Mahkemesi, Tüketici Mahkemesi gibi mahkemeler de olabilmektedir.