MURİS MUVAZAASINA DAYALI TAPU İPTAL VE TESCİL DAVALARI
Muris Muvazaasına Dayalı Tapu İptal ve Tescil Davaları
Miras hakkınızı korumak için en önemli hukuki yollardan biri muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davasıdır. Miras bırakanın, taşınmazlarını mirasçılardan kaçırmak amacıyla üçüncü kişilere devretmesi halinde, yasal haklarınızı savunabilirsiniz. Peki, bu tür davalar nasıl açılır? Nelere dikkat edilmelidir? İşte detaylar…
Muvazaa, irade ile beyan arasında bilerek ve istenerek yaratılan uyumsuzluktur.
Muvazaa kavramı, Türk Hukuk Lûgatında; ‘‘Anlaşmalı saptırma, gerçek dışı durumlara gerçekmiş niteliğini kazandırma işlemi. Hukuksal bir işlem konusunda gerçek duruma aykırılıkta birleşilerek yapılan ortak açıklama (beyan) ya da ortaya konulan belgedir. Danışıklı işlem’’ şeklinde tanımlanmıştır (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 819).
Muvazaa, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 19. maddesinde "Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır" hükmü ile ifade edilmiştir.
“Muvazaa; tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmaları şeklinde tanımlanabilir.” (Yargıtay HGK 01.03.2023, E. 2021/1-610, K. 2023/164)
Muvazaalı işlemlerde üç ayrı işlem söz konusudur; üçüncü kişileri aldatmak amaçlı yapılan görünürdeki işlem, bu işlemin hükümsüzlüğü konusunda anlaşma ve tarafların gerçek iradelerine uyan gizli işlem. (gizli işlem sadece nispi muvazaa hallerinde görülür.)
Muvazaa, mutlak ve nispi muvazaa olarak iki gruba ayrılmaktadır; mutlak muvazaada taraflar herhangi bir hukukî işlem yapmayı (oluşturmayı) istemezler, yalnız görünüşte bir hukukî işlem için gerekli irade açıklamasında bulunurlar; nispi muvazaada ise taraflar gerçekten belli bir hukukî işlem yapmak isterler, ancak onu saklamak amacıyla, bir başka hukukî işlemin kurulduğu görüşünü yaratmak üzere irade açıklamasında bulunurlar.
Taraflar ister yalnız bir görünüş yaratmayı, ister ikinci bir gizli işlem yapmayı arzu etmiş olsunlar, görünüşteki (zahiri) işlem tarafların gerçek iradelerine uymadığından, ilke olarak herhangi bir sonuç doğurmaz. Muvazaada görünüşteki işlemin her türlü hukukî sonuçtan yoksun olması, tarafların ortak iradelerinin bu yolda olmasından kaynaklanmaktadır. (Yargıtay HGK 01.03.2023, E. 2021/1-610, K. 2023/164)
Muris Muvazaası ise, miras bırakanın mirasçısını mallarının bir kısmı ya da tamamından mahrum bırakmak amacıyla muvazaalı bir işlemle bu mallarını devretmesidir, muris muvazaası niteliği itibarıyla nispi muvazaadır, amaçlanan asıl hukuki işlem saklanarak bir başka hukuki işlem kurulmaktadır. Miras bırakan ile karşı taraf malın gerçekten temliki hususunda anlaşmışlardır. Ancak bu anlaşma esasen taşınmazın bağışlanması yönünde olup bu bağış işlemini gizlemek için tapuda taşınmazın satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayanarak devir işlemi yapılmaktadır. Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davaları miras bırakanın ölümü sonrası açılabilen davalardır. Muris muvazaasını diğer nispi muvazaalardan ayıran en önemli husus ise mirasçılardan mal kaçırma gayesidir.
Muris muvazaası kaynağını daha çok Yargıtay içtihatlarından ve bilimsel görüşlerden almakta ise de esas kaynağını 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı oluşturmaktadır. Bu kararda “Bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması hâlinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu'nun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanunun 507 ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına” hükmedilmiştir.” Hükmü ile muris muvazaasının tanımına yer verilmiştir.
Taşınmaz malların satımı veya bağışlanması tapuda resmi şekilde yapılmaktadır. Muris muvazaasında; tapuda görülen satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi tarafların gerçek iradelerine aykırı olması sebebiyle, gizli işlem olan bağış ise tapuda resmi şekilde yapılmaması sebebiyle hükümsüz olacaktır.
MURİS MUVAZAASI SAYILMAYAN VE MURİS MUVAZAASINA DAYALI TAPU İPTAL VE TESCİL İSTEMİNDE BULUNULAMAYAN İŞLEMLER;
a) Ölüme Bağlı Tasarruflar
Ölüme bağlı tasarruflar tek taraflı bir irade beyanıdır. Bu işlemin tarafı ölüme bağlı tasarrufta bulunan yani miras bırakandır. Muvazaadan bahsedebilmek için ise iki tarafın gerçek iradelerine uymayan bir işlem tesis etmesi gerekmektedir.
b) İntifa Hakkı Tesisi
Muris muvazaası, miras bırakanın mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malını tapu sicil memuru önünde satış veya ölünceye kadar bakma karşılığında devrettiğine ilişkin iradesini açıklamasıdır. Ancak intifa hakkı tesisi hak sahibine süreli bir kullanma ve yararlanma hakkı tanımakta olup mülkiyet nakli olmadığından muvazaalı işlemlerden sayılmamaktadır.
c) Bağış
Taraflar arasında geçerli bir bağışlama varsa burada muris muvazaasından bahsedilemez. Muris muvazaasından bahsedebilmek için bağış sözleşmesi görünürdeki işlem arkasına saklanmalıdır.
d) Üçüncü Kişiden Satın Alma
Muris muvazaasından söz edebilmek için miras bırakanın tapuda kendi üzerine kayıtlı taşınmazlar yönünden temliki işlemler yapması gerekmektedir. Miras bırakan, üçüncü kişiden bedelini ödeyerek bir taşınmaz almış ve bu taşınmazı tapu sicilinde istediği kişi adına kaydettirmiş ise burada muris muvazaası söz konusu olmayacaktır.
MURİS MUVAZAASINDA GERÇEK İRADENİN TESPİTİNDE ARAŞTIRILMASI GEREKLİ ÖLÇÜTLER;
Mirasçılar, muris muvazaasında hukuki işlemin tarafı olmamaları nedeni ile yazılı ispat zorunluluğu içerisinde değildirler, tanık dahil her türlü delille ispat edebilirler. Bu davalarda ispat yükü davacılardadır. Ancak muvazaa davası sözleşmenin tarafları arasında ise burada yazılı ispat gerekmektedir.
“Dava açan mirasçılar, miras bırakan ile davalı arasındaki sözleşmenin dışında olduklarından üçüncü kişi konumundadırlar. Bu nedenle iddialarını tanık dâhil olmak üzere her türlü delille kanıtlamaları mümkündür.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2020/213 E. , 2022/1484 K.)
Muris muvazaası davalarında, deliller her somut olaya ve objektif kriterlere göre değerlendirilerek miras bırakanın gerçek iradesi açığa çıkarılmalıdır. Bu objektif ölçütler ise şunlardır;
a) Beşeri İlişkiler
Miras bırakan ile davacı arasındaki ilişki bu davalarda önemli yer tutmaktadır. Miras bırakan ile taraflar arasındaki küslük, düşmanlık, husumet, dostluk gibi etkenlere dikkat edilmelidir. Miras bırakanın davacıya karşı beslediği kin, nefret, ilgisizlik gibi nedenler miras bırakanın mal kaçırmasına yönelik iddialarda gerçek amacını ve iradesini ortaya koymaya yardımcı olacaktır.
Beşeri ilişkiler yönünden en fazla karşılaşılan hallerden biri de mirasçılardan birinin miras bırakana hayatta iken bakması, bu nedenle miras bırakanın tapuda kayıtlı taşınmazını bu kişi adına temlik etmesi halidir. Burada evladın ebeveynine elverdiği ölçüde bakması ahlaki bir görev olup her bakım temliki hukuka uygun hale getirmeyecektir. Ahlaki görev sınırını aşan hallerde yapılan bakım ve gözetim semen olarak sayılacak ve temlik hukuka uygun hale gelebilecektir.
“beş yıl boyunca cezaevinde kalan ve ölmeden önceki son dört yılını felçli olarak geçiren murisin diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla değil de davalı oğlunun gerek kendisi gerekse eşine o güne kadar sağladığı bakım ve desteğin yarattığı minnet duygusu ve yine ileride de bakacağı düşüncesiyle temlikte bulunduğunu göstermektedir. bakım savunmasında bulunan davalının, son dört yılını felçli olarak geçiren babasına sağladığı bakımın normal bir bakım olarak kabul edilemeyeceği, özel bir bakım ve destek sağladığı, böyle olunca eldeki davada davalının bu hizmetinin semen olarak değerlendirilmesi hukuka uygun düşeceğinden, yapılan temlikin ivazlı olduğunun da kabulü gerekmektedir.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1247 E. , 2020/47 K.)
Evladın ahlaki görev sınırını aşan bakım ve gözetimi, taşınmaz malın devrinde semere sayılmakta ve işlemi ivazlı hale getirmekte olup devredilen taşınmazın devri de temlik tarihi itibari ile bakımla orantılı sayılabilecek ise burada muris muvazaasından bahsedilemeyecektir.
b) Gerçek Değer ve Satış Bedeli Arasındaki Fark
Gerçek bedel ile satış bedeli arasındaki fark, muris muvazaası için başka delillerle desteklenmedikçe tek başına delil olarak değerlendirilemeyecektir ancak miras bırakanın gerçek amaç ve iradesinin tespiti için sözleşme tarihindeki gerçek değer ve satış bedeli belirlenerek aradaki farka dikkat edilmelidir.
c) Gelenek, Görenekler ve Toplumsal Eğilimler
Miras bırakanın tapulu taşınmazını devretmesindeki gerçek irade ve amacının, vefatı halinde konutsuz kalacağını düşündüğü eşini mağdur etmemek ya da çocuklar arasındaki dengeyi sağlamak olması durumları muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarının reddine neden olabilecektir.
d) Olayların Olağan Akışı, Makul ve Haklı Sebebin Varlığı
Miras bırakanın gerçek irade ve amacının tespiti için taraf iddialarının hayatın olağan akışı içinde bulunup bulunmadığı ve taraflar arasındaki sözleşmenin haklı bir sebebe dayanıp dayanmadığı dikkate alınmalıdır. Örneğin, murisin ölmeden önce ahlak görevini aşan bir bakım ve gözetime ihtiyaç duyup duymadığı, taşınmazını satmasını gerektirir bir ihtiyacı olup olmadığı ya da bu taşınmaza ilişkin bedellerin elden murise verildiği, taşınmazın kısa sürede birden fazla kez el değiştirmesi gibi hususlar gerçeği ortaya çıkarmak için irdelenmelidir.
“Davalı tanıkları her ne kadar taşınmaz satış bedellerinin davalılarca murise elden haftalık ödendiğini ileri sürmüş iseler de ödeme olgusunu yasal ve usulüne uygun delillerle kanıtlayamadıkları gibi taşınmazın gerçek anlamda satışında bedelinin haftalık taksitler halinde ödenmesi de hayatın olağan akışına uygun bulunmamıştır.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2022/1101 E. , 2022/1941 K.)
“Dosya kapsamından ve tanık beyanlarından ara malik ...’in taşınmazı hiçbir zaman kullanmadığı, taşınmazın satış bedelinin ödendiğinin ispatlanamadığı, temlik yapılmasına rağmen taşınmazın davalı ... tarafından kesintiye uğramadan kullanılmaya devam edildiği, bu hususun davacı ve davalı lehine tanıklık yapan kişilerce de doğrulandığı, taşınmazın murisin ölümünden hemen sonra da davalı ...’e devredildiği, hususlar göz önüne alındığında satışların gerçek bir satış olduğunu söyleme olanağının bulunmadığı, dava konusu taşınmazın miras bırakan tarafından ara malik kullanılarak davalı ...'e temlikinin muvazaalı olduğu sonucuna varılmıştır.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2020/183 E. , 2022/1356 K.)
“Dava konusu payın kısa süre içinde aile arasında birden fazla kez el değiştirmesini gerektirecek bir neden davalı tarafça ortaya konulamamıştır. Resmî senetlerde gösterilen satış bedelleri ile çekişmeli payın sözleşme tarihlerinde keşfen saptanan gerçek değerleri arasında fahiş fark bulunduğu saptanmıştır. Öte yandan miras bırakanın yaşlılıktan kaynaklanan rahatsızlıkları bulunsa dâhi, davalının semen olarak kabul edilebilecek ölçüde bir bakım veya hizmetinin bulunmadığı da dosyaya yansıyan deliller ile belirlenmiştir… yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu toplanan deliller ile kanıtlanmış olup, direnme kararı yerindedir.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/729 E. , 2022/132 K.)
e) Satın Alma Gücü
Davalının temlik edilen taşınmazları satın alma gücünün bulunup bulunmadığı da miras bırakanın gerçek irade ve amacının ortaya çıkarılması için dikkate alınmalıdır.
“Murisin sadece oğullarına hisse satışı yaptığı, altı adet daire ve bir adet dükkandan oluşan taşınmazda oğulları ile birlikte oturduğu, davalıların taşınmazları alacak mali güçlerinin bulunmadığı, kesinleşen kararlar uyarınca murisin iradesinin mirasçısı olan iki kızından mal kaçırmak olduğunun sabit olduğu anlaşılmaktadır.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2022/1101 E. , 2022/1941 K.)
MURİS MUVAZAASINDA ARAŞTIRILMASI GEREKLİ HUSUSLAR
Miras bırakanın gerçek amacı ve iradesine duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ulaşabilmek için bu davalarda mahkemece birtakım hususların araştırılması gerekmektedir.
Miras bırakanın sağlığında mal varlığını paylaştırırken hoş görü içerisinde paylaştırıp paylaştırmadığı araştırılmalıdır. Tüm mirasçılarına makul ölçülerde denk paylaştırma yapması halinde mal kaçırma iradesinin olmadığı anlaşılacaktır.
Miras bırakanın tüm mirasçılarına intikal eden menkul ve gayrimenkulleri araştırılmalı, tapu kayıtları ve tüm belgeler incelenmeli, gerekli yerlerden getirtilmeli, mirasçılarına devredilen mallar hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalıdır.
Ayrıca bu davalarda, dava konusu taşınmazın gelir getirip getirmediği, temlikten önce ve sonra taşınmazları kimlerin kullandığı, taşınmazların mahsulü varsa bunlardan kimin yararlandığı, miras bırakanın temlikten önce ve sonra kimlerle yaşadığı ve taşınmazı satması için sebebi olup olmadığı, satın alanın ekonomik gücü, miras bırakanın davanın tarafları ile beşeri ilişkileri, tanık beyanlarının güvenilirliği gibi hususlar da araştırılmalıdır.
ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİNİN SÖZ KONUSU OLDUĞU HALLERDE MUVAZAANIN İSPATI;
Ölünceye kadar bakım sözleşmesi, taraflara karşılıklı hak ve borçlar yükler. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.
Bakım alacaklısı, temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, başka bir amacı gerçekleştirme amacı taşıyorsa burada akdin bedel karşılığı olduğu söylenemez. Bu durumda muvazaanın mevcudiyetinin tespiti ve ispatı için birtakım olguların varlığı incelenir. Bunlar;
a) Sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziksel ve genel sağlık durumu
b) Ailevi ilişkileri
c) Miras bırakanın mal varlığının toplamı
d) Temlik edilen malın tüm mal varlığına oranı
e) Taşınmaz devrinin makul ölçüde kalıp kalmadığı
MURİS MUVAZAASI DAVALARINDA UYGULANAN USUL
a) Görevli ve Yetkili Mahkeme
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleridir.
Bu davalar, taşınmazın aynına ilişkin uyuşmazlıklar içermekte olup yetkili mahkeme HMK madde 13 kesin yetki kuralı gereği ilgili taşınmazın bulunduğu yer mahkemeleridir.
b) Taraflar
Miras bırakanın, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını mirasçılarını miras hakkından mahrum bırakmak için tapu memuru önünde satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile bir başka mirasçısına temlik ettiği hallerde miras hakkı zedelenen her mirasçı bu davanın davacısı olabilecektir. Bu davalarda davalı ise taşınmazı miras bırakandan devralan kişi olacaktır. Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında ispat yükü davacıdadır.
Vasiyet alacaklısı da kendisine miras bırakılan taşınmazın sonrasında bir başkasına satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile temlik edildiği hallerde bu davayı açabilir. Ancak mirası reddeden, mirasçılıktan çıkarılan ya da miras hakkından feragat edenler bu davayı açamaz.
"mirasçıların birbirleri arasındaki uyuşmazlıklarda 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 688. vd. maddelerinde öngörülen paylı mülkiyet hükümleri uygulanacağından, eldeki davanın taraflarının mirasçı olduğu gözetildiğinde pay oranında istekle dava açılabilmesi mümkündür." (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi - K:2019/4529)
muris muvazaası hukuki nedenine dayalı olarak pay oranında açılan tapu iptali-tescil ve ecrimisil davalarında, davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayıp ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan, dava değerinin davayı açan mirasçı veya mirasçıların her birinin payına isabet eden değer olacağı, ayrıca tapu iptal-tescil ve ecrimisil davalarının ayrı davalar olması nedeniyle temyize esas dava değerinin ayrı ayrı değerlendirileceği açıktır. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2022/7148, K: 2023/3922)
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davaları, tenkis davaları veya denkleştirme davalarının açılmasına engel olmaz, tenkis ve denkleştirmeye dayalı haklara halel gelmez, muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davaları ile tenkis davaları terditli açılabilir.
c) Islah
Dava tenkis davası olarak açılmış ise davacı ıslahla muvazaalı kazanılan taşınmazların iptali ve tescilini talep edebilir.
d) Zamanaşımı
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi yoktur, dava her zaman açılabilmektedir ancak hak kaybı yaşamamak ve risk almamak adına dürüstlük kuralına uygun sürelere dikkat edilmesi önemlidir.
“miras bırakanın 19.09.1978 tarihinde öldüğü halde aradan 23 yıl geçtikten sonra dava açılmasının da TMK’nın 2. Maddesine uygun olduğu söylenemez. Davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi doğru değildir.” (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2013/21251E., 2014/11685K.)
TENKİS DAVASI VE MURİS MUVAZAASINDAN AYRILAN YÖNLERİ
Miras bırakanın yaptığı temliki tasarruflardan zarar gören mirasçılar; tenkis davası ile birlikte kademeli olarak veya tenkis davası açtıktan sonra ayrı bir dilekçe ile Borçlar Kanununun 18. maddesine dayalı muvazaa nedeniyle iptal-tescil davası da açabilmektedir.
Miras bırakanın yapmış olduğu tasarruflarla saklı payları ihlal edilenler haklarını tenkis davası ile talep edebilmektedir. Tenkis davası saklı paylı mirasçılarca açılabilecek davalar olup istisnai olarak saklı paylı mirasçıların alacaklıları da bu davaları açabilirler.
Tenkis davasından; TMK Madde 560’de “Saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar, mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilirler.
Yasal mirasçıların paylarına ilişkin olarak tasarrufta yer alan kurallar, mirasbırakanın arzusunun başka türlü olduğu tasarruftan anlaşılmadıkça, sadece paylaştırma kuralları sayılır.” Şeklinde bahsedilmiştir.
Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinden, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer.
Tenkis davaları geçerli şekilde yapılan hukuki işlemlere karşı açılır. Muris muvazaasında ise işlemin muvazaa içerdiği ve geçerli olmadığı iddia edilir.
Tenkis davasını sadece saklı pay sahibi mirasçılar açabilir, muris muvazaası davasını ise tüm mirasçılar açabilir. Saklı pay sahibi olmaları gerekmez.
Muris muvazaasına dayalı davalar zamanaşımı ve hak düşürücü süreye tabi değilken tenkis davaları öğrenme tarihinden itibaren bir yıl her halde mirasın açılmasından itibaren on yıl süreye tabidir.
Tenkis davasında, tasarrufun saklı pay oranında iptali veya bedelin tahsili istenir. Muris muvazaasında ise işlemin geçersizliği ileri sürülerek tüm işlemin iptali istenir.
Tenkis davasında, tereke davalarına özgü kurallar uygulanır ve murisin son yerleşim yeri mahkemesinde açılır. Muris muvazaasına dayanan tapu iptali ve tescil davası, kesin yetkili yer olan taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır.
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal davaları, mirasçıların hakkını koruyan en önemli hukuki mekanizmalardan biridir. Eğer siz de böyle bir durumla karşı karşıyaysanız, zaman kaybetmeden hukuki destek alarak miras hakkınızı güvence altına alabilirsiniz. Uzman avukatlar aracılığıyla süreci en doğru şekilde yönetebilir ve taşınmazın gerçek sahibi olarak tescil edilmesini sağlayabilirsiniz. **[İzmir Tapu Davaları Avukatı]
Detaylı bilgi ve işlemlerinizin yürütülmesi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Saygılarımızla;
MDK Hukuk ve Danışmanlık