SUYA EL ATMANIN ÖNLENMESİ DAVALARINDA ÖZEL SU- GENEL SUYUN TESPİTİ
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 684. Ve 718. hükümlerinde, taşınmaz malikinin o taşınmazdaki bütünleyici parçaların ve altındaki arz katmanları ile üstündeki hava katmanlarının da maliki olduğu belirtilmiştir.
TMK I. Kapsam Madde 718- “Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.”
TMK madde 718’de belirtilen yasal sınırlamalardan biri de arazinin alt katmanındaki sulara ilişkindir. Özel kişiye ait bir arazi altındaki bazı sular, birtakım yasal sınırlamalar ile TMK madde 718’deki düzenlemeden ayrılarak arazi sahibinin mülkiyetinden ayrılmakta ve kamu mülkiyetinde kabul edilmektedir. Bu yazımızda bu suların neler olduğu, neden kamu mülkiyetinde sayıldığı, özel kişi mülkiyetinde kabul edilen sulara yapılan el atmalarda uygulanması gerekli hukuki süreç ne olmalı hususlarında bilgilendirme yapılacaktır.
ÖZEL SU- GENEL SU AYRIMI NEDİR?
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu madde 756 ile özel kişi mülkiyetindeki arazideki sulara ilişkin hüküm bulunmaktadır.
I. Mülkiyet ve irtifak hakkı Madde 756-
“Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir.
Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz.
Arazi maliklerinin yeraltı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.”
Bu hükümde suların kaynak suları ve yeraltı suları olarak ayrıldığı, bu ayrıma göre mülkiyetin farklılaştığı belirtilmektedir. Bu sebeple kaynak suyu ile yeraltı suyunun ayrımının yapılabilmesi, olası dava ve diğer hukuksal süreçlerde mağduriyet yaşamamak adına önem arz edecektir.
Kaynak Suyu; kökeni yeraltı suyu olan, tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan, özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup; suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz. Tapuya kayıtlı bir taşınmazda doğal yollarla sürekli olarak yeryüzüne çıkan su kaynak suyu olup taşınmaz malikinin mülkiyetindedir. Ancak kaynak suyu tapulu taşınmazdan çıkmıyorsa veya tapulu arazide olmasına karşın suni yollarla yeryüzüne çıkartılıyorsa genel sular niteliğindedir ve kamu mülkiyetindedir. Yine bu kaynak suyu, kamu yararı oluşturacak kadar fazla çıkıyor ise arazi malikinin ihtiyacını karşılamaya yeterli kaynak suyundan fazlası özel mülkiyet konusu olmayıp genel sular olarak değerlendirilecektir. Tapulu taşınmazdaki kaynak suyunda, suyun özel mülkiyete mi kamu mülkiyetine mi tabi olacağı hususunda önemli olan iki kıstas suyun debisi ve hangi yolla yeryüzüne çıkarıldığıdır. Bir tapulu arazide doğal yollarla yeryüzüne çıkan ve o arazinin hudutlarını aşmayan debiye sahip bir su özel su olarak tanımlanacak ve arazi sahibi bu özel suda dilediği gibi tasarrufta bulunma hakkına sahip olacaktır.
Yeraltı Suyu; 167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanun’daki tanımına göre yeraltındaki durgun veya hareket halinde olan bütün sulardır. Bu suların mülkiyeti kamuya ait olup bu sular üzerindeki her türlü tasarruf hakkı devlettedir. Yeraltı suları kamuya mal edilen sular olması sebebi ile herkes bu sulardan yararlanma hakkına sahiptir ancak hiçbir şekilde özel mülkiyete konu olamazlar.
Tapulu taşınmazda çıkarılan yeraltı suyundan, kuyuyu açan kimse ancak kendi ihtiyaçları için olanı kullanabilecek, kalan miktar il özel idarelerince kiraya verilecektir. Faydalı ihtiyacın miktarını, Devlet Su İşleri takdir ve tayin edecektir. İhtiyaç kavramından genel olarak; içme, belediye hizmetlerinde, hayvan sulamada, zirai sulamada, maden ve sanayide, sportif vs. tesislerde kullanma anlaşılabilecektir.
Her arazi maliki de, arazisinde yeraltı suyu aramak ve bulduğu suyun ihtiyacı kadarından istifade etmek hakkına sahiptir. Ancak derinliği DSİ tarafından belirlenen kuyuların kazılması, ya da her türlü tünel ve galeri yapılması için Devlet Su İşleri Müdürlüğünden belge alınması mecburidir. 167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanun hükümleri burada önemlidir. Genel olarak yeraltı sularının denetlenmesi, araştırılması, gereğinde işletilmesi ve benzeri işler tamamıyla DSİ’nin görev ve yetkisine bırakılmıştır.
ÖZEL SULARA EL ATILMASI
Bir tapulu arazide doğal yollarla yeryüzüne çıkan ve o arazinin hudutlarını aşmayan debiye sahip suyun özel su niteliği taşıdığını belirttik. Bu sular arazi sahibinin mülkiyetinde olup üçüncü kişilerin, bu sular üzerinden irtifak hakkı kurulmaksızın haksız olarak tasarrufta bulunması halinde mülkiyet hükümleri uyarınca el atmanın önlenmesini ve varsa bu işlem için yapılan boru vs. malzemelerin sökülmesini isteyebilecektir. Özel sular dışında kalan tüm sular ise genel su niteliği taşımaktadır. Yeraltı suları, akarsular, göller genel sulara örnektir.
Türk Medeni Kanunu’nun 756/2. maddesi gereğince “Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur” hükmü doğrultusunda kaynak hakkı ancak tapuda düzenlenecek resmi senetle tapu malikinin rızası ile kurulabilir.
Türk Medeni Kanunu’nun 837. maddesi de “Başkasının arazisinde bulunan kaynak üzerinde irtifak hakkı, bu arazinin malikini suyun alınmasına ve akıtılmasına katlanmakla yükümlü kılar. Bu hak, aksi kararlaştırılmadıkça başkasına devredilebilir ve mirasçıya geçer. Kaynak hakkı, bağımsız nitelikte ve en az 30 yıl için kurulmuş ise tapu kütüğüne taşınmaz olarak kaydedilebilir.” Bu madde hükümleri uyarınca özel sular üzerinde üçüncü kişiler lehine irtifak hakkı kurulabilecek olup bunlar resmi şekle tabidir ve tapu kütüğüne tescil edilmeleri gereklidir.
Özel su niteliğindeki su üzerinde irtifak hakkı tesisi yok ise arazi maliki, üçüncü kişinin suya el atmasının önlenmesi için asliye hukuk mahkemelerinde el atmanın önlenmesi talepli dava açabilecektir. El atma, hukuki niteliği itibariyle bir haksız fiildir. El atma fiili devam ettiği müddetçe elatmanın önlenmesi (müdahalenin men-i) davası her zaman açılabilir. Arazi sahibi, el atmanın önlenmesi davasında ortaya çıkan zararları nedeni ile TMK madde 757 uyarınca maddi tazminat da talep edebilecektir. Ayrıca malik TMK madde 758 uyarınca üçüncü kişiden eski hale getirme talebinde de bulunabilir.
Tapulu arazideki suya el atmada, tespit edilmesi gerekli en önemli husus suyun mülkiyetinin kime ait olduğudur. Bu konularda mağduriyet yaşamamak adına avukat desteğinden faydalanmanız önem arz etmektedir.
MDK Hukuk ve Danışmanlık olarak, dava ve işlemlerinizi takip edebilmemiz için bizimle iletişim kurabilirsiniz.